Arama

Kaş’tan Meis’e Bitmeyen Yaz

Kaş ve Meis, birbirine kavuşamamış iki sevgili gibi… Kaş’ın büyülü mavisine olduğu gibi karşı kıyıda göz kırpan Meis’e de kayıtsız kalmak çok zor.

04 Ekim 2024, 09:31 ÖÖ GÜNCELLENDİ
Kaş’tan Meis’e Bitmeyen Yaz

Göz alıcı bir maviliğe boyanmış Kaş sahilleri, metropol insanları için gerçek bir hazine. Berrak denizi, özgün mimarisi, köklü tarihi, şık turistik mekanları, su altı ve doğa sporları olanaklarıyla Kaş, turizme yazgılı bir yer. Burayı keşfetmeye, oteller bölgesi Çukurbağ Yarımadası’ndan başlamak doğru tercih. Begonvillerle örtülü mekanlarıyla Kaş’ı sessizce izleyen bu huzurlu yarımadanın tadını çıkarmak isteyenler, soluğu yakındaki Hidayet Koyu’nda ya da İnceboğaz Plajı’nda alıyor. Akdeniz mavisinin bin bir tonu olduğunu ilk önce kimler fark etmiş dersiniz? Denizciler mi, seyyahlar mı yoksa sevgililer mi? Dört mevsim güneş toplayan kıyılarda denizin mavisi, göğün renginin kendisinden rol çalmasına izin vermiyor hiçbir zaman. Belki de bu yüzden Kaş’ı bir kez seven, bir daha kopamıyor. Hele yazın son deminde düşmüşse yolunuz, portakal ve limon bahçelerinden yayılan tazelik, unutulmaz bir deneyime dönüşüyor.

Kaş’ın antik ismi olan Antiphellos, “kayalık yerin karşısındaki ferah yer” anlamına geliyor. Kaş ve çevresi, Anadolu’nun güneybatı yöreleri arasında uygarlık ve kültür bakımından yüksek bir düzeye erişmiş olan Likya coğrafyasında önemli bir yer tutmuş tarih boyunca. Tarihçilerin saptamalarına göre buradaki sahiller, M.Ö. 4’üncü yüzyılda yerleşime açılmış. Yine de Kaş’ın tarihi, Likyalılarla başlıyor gibi. Öyle ki ilçenin dört bir köşesine dağılmış Likya eserleri, her adımda konuklarına yörenin zengin tarihini anımsatıyor. İlçenin doğu ve batı yamaçlarına yayılan Likya tipi kaya mezarları ve lahitler, ilçe merkezindeki antik tiyatro ve Yeni Cami’nin mozaikli avlusu, Kaş’ta görülmeye değer yerlerden. Civardaki sayısız Likya mezarının en ünlüsü, Uzunçarşı Caddesi üzerinde. Üst üste iki lahit teknesi konularak tek bir blokta inşa edilen bu anıtsal yapının bir kral ya da komutana ait olduğu söyleniyor. Kaidedeki kapının çevresi, boncuk dizisi ve ilginç motiflerle süslenmiş. Uzunçarşı, yerel dokunun eski haliyle korunduğu, zevkli bir alışveriş noktası. Begonvillerle sarmaş dolaş cumbalı evlerin alt katlarında giysi, halı, antika, hediyelik eşya dükkanları sıralanıyor.

Akdeniz Rüyası

İlçe merkezindeki Küçük Çakıl ve buraya yürüyerek 20 dakika mesafedeki Büyük Çakıl plajlarında, kasım ayına dek denizin tadını çıkarmak mümkün. Ayrıca yakın çevrede dünyaca ünlü iki plaj da emrinize amade. Merdivenleri inerken mavi düşlere dalabileceğiniz Kaputaş Plajı’nda dalgalarla dans ederek eğlenceli anlar yaşayabilirsiniz. Kumu neredeyse mücevher değerindeki Patara Plajı, Kaş’tan 40 kilometre uzaklıkta. Caretta caretta'ların yaşam alanı olan kumsal, doğal hayat tutkunlarının cazibe adresi. Limandan kalkan gezi tekneleriyle çevredeki koylara ve birkaç kişilik kumsallara gitmek de bir başka seçenek. Gündüzleri Kekova, Kalkan, Simena ve Patara’ya; Toroslar’daki Yörük köylerine, plajlara; Ksanthos, Letoon, Myra, Pınara ve Patara gibi antik kent gezilerine akan turistik yaşam, akşam olunca Kaş Limanı’ndaki meydanlara ve sokak aralarına çekiliyor.

Kaş, çılgın kalabalıktan uzak, rafine bir turizm beldesi olmasının yanında; Türkiye’nin en önemli su altı dalışı merkezlerinden biri. Endemik su altı canlıları ve renkli mercan resifleriyle dikkat çeken denizi, tam bir batık cenneti... 1982 yılında Uluburun’da dünyanın en eski gemi batığı bulununca, Kaş hızla bir dalış merkezine dönüşmüş. Çukurbağ Yarımadası’nın girintili çıkıntılı kıyılarında, çevresindeki adacıkların rüzgar ve akıntılara karşı koruyucu etkisiyle yıl boyunca tüplü dalış yapılabiliyor. Dalış bölgelerinin yerleşim merkezine yakın olması, önemli bir avantaj. Kaş açıklarında neler yok ki… Çok sayıda tarihi gemi batığının yanı sıra amfora tarlası, Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma bir İtalyan bombardıman uçağı derinliklerde konuklarını bekliyor. Geçtiğimiz yıllarda yörede uygulanan dalış yasağı kaldırıldığından 40 metre derinliğe kadar olan batıkları görmek artık mümkün.

Karşı Kıyıdan Göz Kırpan Meis

Büyüleyici bir Akdeniz tablosunu çağrıştıran Kaş manzarasının en önemli tamamlayıcısı, kuşkusuz Meis Adası. Kaş ve Meis, birbirine kavuşamamış ama hiçbir zaman da ayrılamayacak iki sevgili gibi. Kaş’tan 20 dakikalık keyifli bir deniz yolculuğuyla ulaşılan Meis Adası, yaklaştıkça güzelleşenlerden... Adanın Yunanistan’daki resmi adı Megisti, İtalyanlardan miras yaygın ismi ise Kastellorizo. Misafirlerini müze olarak kullanılan Osmanlı Camii ile karşılayan Meis, dört asır boyunca Türklerin idaresinde kalmış. Bu nedenle de Türk izleriyle dolu. Kıyıları son derece girintili çıkıntılı ve sarp olan adaya, doğu kıyısındaki doğal limandan giriliyor. Adanın ana yerleşimi de bu limanın kıyılarına ve sırtlarına kurulmuş. Ancak çoğu ziyaretçinin yaptığı gibi adanın sadece liman çevresini gezmek, Meis’in birçok güzelliğini kaçırmak demek. Çünkü adanın tepelerine tırmandıkça adanın güzellikleri ayaklarınıza seriliyor. Özellikle de limana hakim bir kayalık üzerine kurulmuş Orta Çağ kalesine tırmanıp Mandraki Koyu’na kurulmuş adanın arka mahallesi görülmeye değer. 14’üncü yüzyıldan kalma St. John Kalesi’nin bitişiğindeki Osmanlı Paşa Konağı da öyle.

Meis’in asıl cazibesi, Türk, Yunan ve İtalyan kültürlerinin sentezini yaşatan kozmopolit yapı. Osmanlı mahallesini gezerken Türk mirasını, ada evlerinin mimari detaylarını incelerken İtalyan etkisini, tavernalarda ise Yunan kültürünü hissedebiliyorsunuz.

Bohemlerin Sığınağı

Pastel tonları ve sütunlar üzerinde yükselen kemerli pencereleriyle kolonyalist Akdeniz atmosferini yaşatan balık pazarının arkasındaki dut ağacının koyu gölgesinde adanın eski fotoğraflarını incelemek nostaljik bir fikir. Bir zamanların zengin ticaret destinasyonu Meis, bir asır kadar önce bugünkü halinin neredeyse 10 katı büyüklüğündeymiş. Siyah beyaz fotoğraflardaki yüzlerce evin nereye kaybolduğunu adalılara sorduğumuzda hüzünlenerek savaşların ve yangınların adaya olan etkisinden bahsediyorlar. Bugün, 12 kilometre yüzölçümlü Meis Adası’nda yaklaşık 500 ada sakini yaşıyor. Sinema tarihinin klasikleri arasında gösterilen “Akdeniz” (Mediterraneo, 1991) filmine de ev sahipliği yapmış olması pek çok insanı Meis’e çekiyor. Özellikle de romantik çiftleri ve bohem arayışlarda olan sanatçı ruhları… “Akdeniz” filminin çekildiği ev, hasır rengi ön cephesi, yosun yeşili pervazları ve camgöbeği sütunlarıyla dikkat çekici. Meis sürprizlerle dolu. “Fokali” adı verilen Mavi Mağara ise Akdeniz foklarının yaşam alanı olan, mavinin en güzel tonlarını barındıran bir doğa harikası. Meis, dünyanın en iyileri arasında gösterilen doğal limanı ve renk cümbüşü sunan kristalli sularıyla tam bir kaçış rotası.


"Forbes Life" Kategorisinden Daha Fazla İçerik