Arama

Carry Trade Tuzağı

Japonya’nın beklenmedik faiz artışı küresel piyasalarda kısa süreli kaotik bir ortam yaratsa da eski iyimser havaya dönüldü. Yine de “mayınlı arazi” uyarıları yapılıyor. Japon ekonomisi ise dönüm noktasında, tüketimde artış, ekonomide kalıcı canlanma bekleniyor.

03 Ekim 2024, 04:48 ÖS EKLENDİ
Carry Trade Tuzağı

Tarih 31 Temmuz’du. Japonya Merkez Bankası (BOJ) gösterge faiz oranını yüzde 0,25’e çıkardı. 2007’den bu yana ikinci faiz artışıyla birlikte dünyada negatif faiz uygulayan ülke kalmazken Japonya dünyanın en büyük para politikası deneyimini de sona erdirdi.

Merkez Bankası 2016’dan beri durgun ekonomiyi canlandırmak için faiz oranlarını sıfırın altında tutuyordu. Ne yazık ki pek işe yaramadı.

Ertesi gün bu beklenmedik faiz artışı küresel piyasalardaki stresin merkezi oldu. Zaten tedirgin olan piyasalarda büyük bir satışın ilk sinyalleri geldi. Dow Jones yüzde 1,2, S&P 500 yüzde 1,4 ve Japonya’nın Nikkei 225 endeksi yüzde 2,5 düştü.

Çünkü faiz oranlarındaki farklılıktan yararlanarak kar elde etmeyi hedefleyen carry trade arbitrajının sonu olacağı düşünüldü. Japonya’nın faiz artırımına ek olarak, ABD Merkez Bankası’nın (FED) durgunluğun yaklaştığı kaygısıyla faiz indirimine gideceği beklentisi küresel piyasalardaki satıcıların artmasına neden oldu.

Carry trade; faiz oranı düşük ülkeden borçlanıp, faiz oranı yüksek olan ülkenin parasal araçlarına yatırım yaparak para kazanma işlemi olarak tanımlanabilir. Düşük faiz oranları, temmuz başında Japon Yeni’nin dolara karşı 160 ile 1990’dan beri en düşük seviyeye ulaşmasına neden oldu. Japonya’dan düşük faizle borçlanarak 2024’te müthiş bir performans gösteren Wall Street’teki teknoloji hisselerine ya da Amerikan tahvillerine yatırım yapıldı. Türkiye’ye de bu yolla önemli miktarda para girdiği (Nisan başı – Temmuz sonu arası 20 milyar dolar) biliniyor.

Japonya’nın faiz artışına karşılık FED’in eylül ayında faiz indirecek olması, küresel çapta carry trade pozisyonlarında bir çözülme başlattı. Dolar/ Yen kuru 5 Ağustos itibarıyla beş iş gününde 154’ten 144’e indi, bu yenin yüzde 6,5 değerlenmesi demekti. Diğer yandan JP Morgan, küresel carry trade işlemlerinin yüzde 50 - 60’ının çözüldüğünü savundu.

Özellikle 5 Ağustos günü küresel bir panik yaşandı. Dow Jones yüzde 2,6, S&P 500 yüzde 3 geriledi. Japonya’nın Nikkei 225 endeksi yüzde 14, Kore’nin Kospi endeksi yüzde 10 düştü.

Wall Street filmin en keyifli yerinde yakalandı, tedirginlik olsa da endeksler yeni zirvelerdeydi. Dow Jones üç günde yüzde 5,2, S&P 500 yüzde 6 geriledi. Tokyo Borsası’nın Nikkei 225 endeksi ise üç günde yüzde 19,5 çöktü. Bu 1987’den beri en büyük düşüştü.

Düşüşte sadece carry trade pozisyonlarının çözüleceği korkusu değil ABD’de durgunluk endişeleri, ortalamanın altındaki işsizlik rakamları, beklenen faiz artışının gecikmesi, teknoloji hisselerinin aşırı hegemonyası, Ortadoğu’da tansiyonun artması da etkili oldu. Wall Street’deki para girişinin büyük bölümünün carry trade olduğu varsayılıyor, Ayrıca Japon yatırımcılar ABD tahvillerinin en büyük alıcılarından.

Japonya işlerin bir anda tersine döndüğünün hemen farkına vardı. Küresel sert düşüşün ertesi günü Merkez Bankası, “Piyasalar istikrarsızken faizleri artırmayacağız” diye açıklama yaptı, bu piyasaları sakinleştirdi. Hazine Bakan Yardımcısı Atsushi Mimura da, “Merkez Bankası’nın finansal piyasalardaki oynaklığa dikkat edeceğini” söyledi. Fransız Credit Agricole bankası, bu açıklamaları “Japonya Merkez Bankası’nın yakında ya da asla faiz oranlarını tekrar artırmayacağı” şeklinde yorumladı.

Piyasalar hemen toparlanmaya başladı, 6 Ağustos Salı günü Nikkei 225 endeksi yüzde 10 zıpladı ve güçlü Yen’in ekonomiyi ve piyasayı bir denge noktasına getireceği öngörüldü. Endeks 16 Ağustos’ta ayın başındaki seviyesine yaklaştı. Wall Street endeksleri daha hızlı yükseldi. 21 Ağustos’ta Dow Jones ve S&P 500 kaybettiklerini hızla geri alarak temmuz ortasındaki tarihi yüksek seviyelere yeniden iyice yaklaştılar. Yeniden iyimser bir hava başladı. Citi Private Bank, yatırımcılara yönelik notunda, “Carry trade çözülmesi büyük ölçüde tamamlandığından Japonya için iyimseriz” dedi. Ancak “her şeyin bittiğini” savunanlar o kadar çok değil. Örneğin piyasanın en açık sözlü stratejistlerinden biri olarak bilinen Japon yatırım bankası Nomura Yönetici Direktörü Charlie McElligott, düşüşten sonra aniden benimsenen iyimserlik havasının “korkutucu” olduğunu söylüyor ve “mayın tarlasının ortasında dengesiz hareketler korkutuyor. Bir sonraki piyasa şoku için koşullar yaratılıyor” diye ekliyor.

Ağustos’un ilk haftasındaki kaos ortamının ardından gözler Japon ekonomisine döndü. Yılın ikinci çeyreğinde GSYH’da sürpriz bir büyüme açıklandı. İlk çeyrekte yıllık yüzde 2,3 daralan ekonomi ikinci çeyrekte yüzde 3,1 büyüdü. Japon ekonomisi yıllardır düşük büyüme ile boğuşuyor; 2022’de yüzde 1, 2023’te yüzde 1,9 büyüdü.

Negatif faiz politikası sadece zayıflayan Yen sayesinde ihracat ağırlıklı büyük uluslararası şirketlere yaradı. Özellikle küçük firmalar zayıf Yen yüzünden iflas ederken ayakta kalanlar da tüketimi teşvik edecek şekilde ücret artışı yapamadı. İç tüketim azalırken, değersiz Yen yüksek fiyatları daha da artırdı özellikle gıda ve yakıt gibi ithal ürünler daha pahalı hale geldi. Artan yaşam maliyetlerine bağlı hoşnutsuzluk da Başbakan Fumio Kishida’nın eylül ayında istifa edeceğini açıklamasının ardında yatan nedenlerden biri.

Japon ekonomisinin sorunları tüketici harcamalarının zayıflığından kaynaklanıyor. Ancak, ikinci çeyrekteki tahminlerin üzerinde büyüme ile birlikte tüketici harcamalarında canlanma belirtileri de başladı. Önümüzdeki aylarda ücret artışları ile birlikte tüketimde canlanma konusunda hemen herkes hemfikir.

Uzmanlar, Japon ekonomisinin bir dönüm noktasında olduğunu belirtiyor. Deloitte’in faiz artırımından önce temmuz ortasındaki raporunda, GSYH büyümesinin yılın ikinci yarısında toparlanmaya başlayacağı, daha güçlü ücret artışı ve daha ılımlı enflasyonun tüketici harcamalarını artıracağı vurgulanıyor.


"Para - Yatırım" Kategorisinden Daha Fazla İçerik