Arama

Yeteneği Yönetmek

Kimi aylarda 26 kez sahneye çıkacak kadar yoğun tempolu bir turne maratonuyla 2023’ün ‘konser şampiyonluğu’ ipini göğüsledi. Cem Adrian aynı zamanda başarılı bir iş insanı. Rutini reddedip kendi müzik üretimi için kurduğu sisteme 2022’de Almanya’da bir organizasyon şirketi ekledi. Şimdilerde ise hedefinde ABD pazarı var.

04 Ekim 2024, 12:02 ÖS GÜNCELLENDİ
Yeteneği Yönetmek

Zeytinli Rock Festivali, 31 Ağustos, Çanakkale… 2023 yazının boğucu sıcağında 39 sanatçının binlerce gençle buluştuğu devasa kumsala yayılmış Karnaval Park’ta kurulmuş Kırmızı Sahne. Saat tam 22:00… Gençliğin en göze çarpan özelliğine yani kıskanılası bir boş vermişliğe bulanmış festivalin kimyası, aniden değişiveriyor… Günü güneş altında, kumlar üzerinde, Kuzey Ege’nin serin sularında eğlenerek geçiren ve yaş ortalaması anca 20’yi bulan ‘kanı deliler’le bir rock festivalinde değil de; Londra’da, Royal Albert Hall’un müşkülpesent izleyicisi karşısına çıkacağı bir edayla tam saatinde, sahneye koşar adımlarla adeta ‘doğuyor’ Cem Adrian. Orkestrasının her halinden birlikte çok kilometre yaptıkları belli. Enstrümanlarını az sonra başlayacak konsere hazırlarken bile keskin bir disiplin ve işini çok ciddiye alma havası yayılıyor. Cem Adrian daha sahneye çıkmadan, festivalin genel havasından farklı bir şeye tanık olacağı duygusu seyirciye geçiyor.

Gözünüzü; özel dikim, ateş kırmızısı, düğmeleri boğazına kadar ilikli, uzun kollu gömleğinin üzerindeki kalın zincir kolyeden seken ışık oyunlarıyla Cem Adrian’dan bir an bile almanız söz konusu değil artık. Ne yakadaki ne de kol manşetlerindeki düğmeler, boğucu sıcağa rağmen konser sonuna kadar çözülmeyecek. Çünkü Adrian her konserine, daima yüksek titizlikle ona özel tasarlanmış (artık Gucci’ye de özel bir ilgisi var), üzerine tam oturtulmuş ve hiç ‘istifini bozmayan’ kıyafetlerle çıkar, iner. Konserleri, sakin bir tonda aktığı ya da kendini yormadığından değil; tersine her biri ilk sahneye çıkışı ya da jübilesiymişçesine (bazen kendini hasta edene kadar) her şeyini katarak orada olduğunu iliklerinize kadar size hissettirmesine rağmen Adrian’ın façası asla bozulmaz! İki saate yakın performansı boyunca şarkılarına eşlik eden yedi kişilik orkestra, bir ‘grande complication’ saat gibi işliyor -üstelik Cem Adrian aynı şarkıyı, her konserde farklı yorumluyorken hayranlık verici, şaşmaz bir uyumla. Genelde adet olunduğu üzere orkestra üyelerini tanıtmıyor bile. Bir nevi trans halinde şarkılarını söylüyor, arada keyifle dans ediyor. Seyirci de benzer ruh halinde… Alkışlar dinmiyor… 350 kişilik salonda veya 20 bin kişilik festival alanında, dev bir orkestrayla senfonik ya da iki enstrüman eşliğinde akustik formatta, hiç fark etmez… Adrian o sahneye hep aynı mükemmeliyetçi tavırla çıkıyor, şarkılarını söylüyor, dinleyicisiyle hem yüz yüze hem de bizzat kendi yönettiği sosyal medyasından derin bir bağ kuruyor, hayran kitlesini artırıyor ve sıradaki konser için yola devam ediyor.

Geçen yıl -biletli ve biletsiz- tam 190 kez bunu yaptı Cem Adrian. 6 Şubat depremi yaşanmasaydı 200 olacaktı! 15 yıllık menajeri, organizatörü ve ortağı Volkan Bozacı, “Adrian’ın geniş kitlelere hitap ediyor olması, önünü çok açtı. Çok bilindik bir sanatçıya ayda 10 konser yazmanız kolaydır, 15 konser zordur, 20 konser neredeyse imkânsız, 26 konser yapmak ise gerçekten imkânsızdır. Ama biz bunu Cem’le başardık” diyor.

Diyarbakır’da konser verdikten sonra Kıbrıs’a geçmek, oradan kalkıp Trabzon’a ya da bir Avrupa şehrine uçmanın zorluğundan dem vuruyor Bozacı. Üstelik üç ayrı konser tipi ve üç ayrı ekiple yapıyorlar bunu. Sahnede üç kişinin olduğu akustik konserleri için yedi kişilik; büyük rock konserleri içinse 11 kişilik teknik ekip eşlik ediyor Cem Adrian’a. Bir de son dönemde Tuluğ Tırpan yönetimindeki Night Flight Symphony Orkestrası’yla verdiği senfonik konserler var. Geçen yıl İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya’da verdiği, biletlerin hızla tükendiği dört senfonik konserin bu yıl da devamı gelecek. 4 bin 750 kişi kapasitesiyle Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda 7 Temmuz’da, 3 bin 150 kişilik Kültürpark Açıkhava Sahnesi’nde 13 Temmuz’da ve 3 bin kişilik Antalya Açık Hava Sahnesi’nde 20 Temmuz’da gerçekleşecek senfonik konserlere yenilerinin eklenmesi de mümkün.

Yurtdışı konserleri de benzer ilgiyle karşılanıyor. Örneğin 1 Ocak’ta Berlin Komische Opera’sında Fazıl Say ile sahne aldıkları konserin biletleri satışa çıktıktan 15 dakika sonra tükenmişti. Bu başarının arkasında elbette ki çok akıllıca kurgulanmış, operasyonu mükemmel işleyen bir iş modeli var. Adrian, 2010’dan itibaren Avrupa’da çeşitli firmaların organizasyonu altında zaten konserler veriyordu. Ancak Haziran 2022’de Volkan Bozacı - Cem Adrian yüzde 50 - 50 ortaklık yapısıyla kurdukları ‘CES & CA Entertainment’ ile yurtdışı pazarındaki en önemli adımı atmış oldular.
Adrian’ın tıpkı kendisi gibi ayrıntıları önemseyen, bütünde sapmaz bir kusursuzluk arayan ortağı Bozacı, süreci şöyle anlatıyor: “Tam bir yıl boyunca tanıdığım herkesle, muhasebecilerle, danışmanlarla, avukatlarla konuştum. Almanya’nın vergi sistemi, operasyonu, şirket yapısı çok farklı bizden. Sistemi A’dan Z’ye anlamaya ve öğrenmeye çalıştım ancak ondan sonra kurduk şirketi. Operasyonel tecrübemizi de ortaya koyunca önceden 8 - 10 şehre gidebiliyorken şu anda Avrupa’da yaklaşık 50 farklı şehre gitmeye başladık.”

Adrian 2023’te CES & CA Ent. organizasyonuyla gittiği yurtdışı turnelerinden 27 konserde, 1 milyon 820 bin euro’luk ciro yarattı. CES & CA Ent., Cem Adrian’ın Avrupa konserleri dışında İsrail asıllı kamanca (saza benzeyen bir tür yaylı çalgı) sanatçısı Mark Eliyahu ve Almanya’da keşfettikleri Santi & Tuğçe grubunun konserlerini de organize ediyor. “Şimdi de Amerika’da bir şirket kurmak için hazırlık yapıyoruz” diyor Volkan Bozacı.

Görünen o ki Cem Adrian kendi konser cirosu dışında CES & CA Ent.’ın operasyonlarıyla kârlılığını artırarak müzik sektöründe sanatçı kimliğinin yanında ‘iş insanı kimliğini’ de pekiştirecek. Bu yıl da sosyal medyasından birkaç kez “artık yavaşlayacağını, konser sayısını düşürerek üretime ağırlık vereceğini” ilan etse de ilk beş ayda (Mayıs 2024 sonuna kadar) Hannover’dan Londra’ya, Frankfurt’tan Düsseldorf’a 15’i Avrupa’da, toplam 90 konser verdi. Bu hız devam ederse 2024’ü, geçen yıla göre daha fazla konser sayısıyla kapatacak gibi duruyor.

Bu konserler arası “Essentials/Seçkiler 4” ve “Solmayan Şarkılar 2” albümlerini çıkardı. Sen Gel Diyorsun, Kargo Grubu ile Yarına Kalan Şarkılar, Umut Harbeli ile Şehir, Çağan Şelgül’le de Helal ‘single’ı için stüdyoya girdi. Kimi zaman konser aralarındaki yolculuklar sırasında bilgisayar ekranı görüntüleri paylaşarak 7/24 beste, düzenleme, aranje, mix yaptığını müjdeliyor takipçilerine. Yakın tanıyanlar, bir bestenin ilhamının Adrian’a nerede veya kaçta geleceğinin kestirilemediğini, arabada aniden telefonunu çıkarıp mini bir kayıt yapabileceğini ya da yolculuk esnasında ekibin uyku anlarının onun için üretim saatleri olabildiği anlatıyor.

Cem Adrian ana akım medyadan, alışılagelmiş müzik yapma rotalarından, klip yayınlayan müzik kanallarından, menajerlik ve yapım stüdyosu sistemlerinden kısacası kendinden öncekilerin geçmek zorunda kaldığı tüm yollardan geçmeyi kesin şekilde reddediyor. Kendi hayran iletişimini bizzat yönetiyor, müzik yapma, para kazanma, hayranlarıyla buluşma kanallarını titizlikle ve ana akım olan/görünen/hissettiren her şeyin ısrarla dışında durarak sürdürüyor. Bu tavrı nedeniyle, seyirci önüne ‘ilk büyük çıkış’ diyebileceğimiz Bilkent konserini milat alırsak, şu anda 20’nci yaşındaki kariyerinin yaklaşık 15 yılında Adrian’la ilgili hep marjinal, aykırı, alternatif gibi sıfatlar kullanıldı.

Adrian’in çizgi dışı tarafları elbet olabilir ancak bunlar onu, hakkıyla tanımlamada ‘kısa kalan’ cümleler. Zira bugün itibarıyla ortada kendi ürettiği 20 albüm, MSG’ye (Musiki Eser Sahipleri Meslek Birliği) kayıtlı toplam 232 eseri var. Bunlara yeniden yorumladığı türküler; editör, aranjör, yayıncı olarak dokunuşta bulundukları da dahil. Besteci-söz yazarı olarak isminin geçtiği eser sayısı ise şimdilik 127!

Adrian yarattığı eserlerin içeriğiyle, kalitesiyle popüler işlerden farklı bir konumda olsa da üretimi o kadar yüksek ve devingen ki onu, piyasa ölçütleriyle ilgili analizlerin dışında tutmak mümkün değil artık. Zira kendi besteleri ya da cover’lardan oluşan albümleriyle, sürekli yeni yayınladığı single’larla, piyasanın eski yeni pek çok ismiyle yaptığı düetlerle, sosyal medyada etkileştiği hayran kitlesiyle, konser sayısıyla, küçük/ büyük mekanları doldurma kapasitesiyle karşımızda yolunda emin adımlarla yürüyen; üretimi, ekonomik etki alanı, hayran kitlesi giderek yükselen birini görüyoruz.

Umay Umay ile 2006’da yaptığı ilk düet “Bana Özel”den sonra yıllar içinde Türk müzik piyasasının Nazan Öncel, Manuş Baba, Hayko Cepkin, Şebnem Ferah, Aylin Aslım, Sagopa Kajmer, Ümit Besen, Ayten Alpman, Derya Bedavacı, Mabel Matiz, Fatma Turgut gibi sayısı 50’ye yaklaşan popüler ismiyle çok sayıda düeti, işbirliği, video klibi, ortak bestesi var. Sayının bu kadar yüksek olmasının nedeni, organizatörü ve ortağı Volkan Bozacı’ya göre “çok geniş ses rengi olduğu için tüm şarkıcılarla kolaylıkla düet yapabiliyor” olması. Diğer nedeni ise Adrian’ın düetleri “mükemmel bir deneyim” olarak görmesi.

Dinleyici de Adrian düetlerini seviyor. Örneğin kendi keşfi olan Hande Mehan ile yaptığı düet, YouTube’ta 64 milyon, 2023 konserlerinin her daim ‘kapanış şarkısı’ ve bir Mark Eliyahu düeti olan Kül, 148 milyon kez izlendi. YouTube abone sayısı 1,98 milyon olan Cem Adrian’ın toplam izlenmesi 1,4 milyar. 3,5 milyonluk Spotify takipçisi sayısı ile bu platformda Tarkan’ın önünde yer alan Cem Adrian’ın aktif kullandığı Instagram’da ise 1,5 milyon takipçisi var.

Bu yukarı yönlü ivme artık öyle bir boyuta ulaşmış durumda ki ciddi bir ‘iş yönetimi yaklaşımı’ gerektiriyor. Forbes’a göre asıl hikaye tam da bu noktada başlıyor: Beste, şarkı, klip, dinleyici, satılan bilet sayısı, telif, konser gibi kalemlerin karşısına yazılan rakamlar büyümeye başladığında devreye menajer, prodüktör gibi unvanlı ‘iş insanları’ girer ve sanatçı bu ‘dünyevi kalemlerle’ hiç dertlenmeden üretimine devam eder. Oysa Cem Adrian’ın hikayesinde oldukça sıradışı bir yaklaşım, adeta tecrübeli ve ne yaptığını çok iyi bilen C – Level marka/para/itibar/gelir - gider/satış/pazarlama yöneticisinin sanatçı bünyesine eklendiği bir yapıyla karşılaşıyoruz. Zira Forbes Türkiye Konser Zenginleri Araştırması’nda, biletli 143 konser ve 6 milyon euro (yaklaşık 210 milyon TL) ciroyla onu ikinci sıraya taşıyan ve giderek büyüyen bir başarı hikayesi var karşımızda.

Cem Adrian’ın dinleyici huzuruna çıkış tarihini “hayatımın en önemli yılı” dediği 2005 Şubat ayı olarak alabiliriz: “Ben Bu Şarkıyı Sana Yazdım” adlı ilk albümünü, İmaj Müzik & Kadir Dursun Production’dan Fazıl Say’ın katkılarıyla çıkardı. Esasen Say’ın keşfi olmak, profesyonel müzik dünyasının ve büyük yapım şirketlerinin kapılarını sonuna kadar sanatçıya açılması demek. Mü-Yap Genel Koordinatörü ve Ada Müzik Yapım’ın sahibi Bülent Forta da, “Fazıl Say bize birini getirdiği zaman ‘Acaba iyi midir’ diye düşünmeyiz” diyor.

Cem Adrian, aradaki birkaç iyi hesaplanmış sapma dışında, ‘kontrol altında tutamayacağı ve kârının büyük bir bölümünü paylaşacağı profesyonel yapım şirketlerinden uzak durma’ stratejisini aklında kurup uygulamaya koyduğunda tarih 2006, yaşı ise sadece 26’ydı: 13 şarkıdan oluşan ikinci albümü “Aşk Bu Gece Şehri Terk Etti”yi, Ankara’da death metal, rap tarzı underground müzisyenlerle çalışan “HK2 Yapımcılık” adında, pek tanınmayan bir plak şirketinden çıkardı. Aynı yıl kendi plak şirketi UJR’yi kurdu (şirketinin adını 2012’de ADR’ye çevirdi). Kuruluştan dört yıl sonra Dokuz Sekiz Müzik ile beş albümlük bir anlaşma imzaladı. Bu, öngörü sahibi, stratejik bir hamleydi. 2010 yılında mevcut şarkılarını dijital ortama aktarmak için Dokuz Sekiz Müzik’in sahibi Ahmet Çelenk’in kapısını çaldığında, YouTube’da yılda izlenen video sayısı 10 milyonu geçmiyordu, Spotify’ın Türkiye pazarına girmesine daha üç yıl vardı.

“Çok çalışkan, marjinal, uçuk kaçıktı; tıpkı benim gibi” diyor Ahmet Çelenk: “O bir yapım şirketine tam olarak bağlı çalışmak istemiyor bense çalıştığım şarkıcılara istedikleri zaman sözleşmelerini feshetme hakkı tanıyordum” diye başladıkları yolculuğu anlatıyor. Birlikte çalıştıkları ilk albüm, “Siyah Bir Veda Öpücüğü”nün ilk 10 bin baskısını gerçekten siyah bir ruj sürerek öptü Cem Adrian. 10 bin kez öpmenin kaç adet ruja mal olduğunu öğrendiğine ve dudak yorgunluğuna değmişti doğrusu: Albüm neredeyse piyasaya çıktığı gün tükendi. İçindeki şarkıların 2017’de YouTube’a yüklenen çalma listesiyse tam 177 milyon izlenme sayısına ulaştı!

Cem Adrian’ın Ahmet Çelenk ile çalışma kararı, kariyerinde en büyük sıçramayı yarattı. Dokuz Sekiz Müzik etiketiyle 2016’da yayınlanan “Essentials/Seçkiler 2” albümündeki bir Arguvan türküsü olan “Öf Öf”; Adrian’ı, kendi özgün müziğiyle sahip olduğu sınırlı hayran kitlesinin yıldızı olmaktan çıkarıp genel izleyiciye de hitap eden, toplumun her kesiminden hayranlar edindiği ‘starlık mertebesinin giriş kapısı’ oldu.

Bu albümle Cem Adrian’la tanışan yüzbinler, onu bir daha bırakmadı. Volkan Bozacı, “Cem çok küçük bir kitlenin dinleyebileceği bir müzik yapıyordu ama seneler içinde bu değişti. Özellikle Öf Öf ile değişim belirgin oldu” diyor.
“Öf Öf” dijital ortamda 300 milyondan fazla dinlendi!

Artık Adrian “Dünyaya açılacak mısınız?” sorularına “Ankara’ya kapanacağım” diye cevap verse de ‘o dünya’ onu, evine yılda anca birkaç hafta uğrayabileceği bir konser trafiğine sokacaktı. Müzik yazarı ve Adrian’ın arkadaşı Hakan Uç da, “Bugün çok geniş bir dinleyici kitlesine sahip; Z kuşağı da var orta yaş üstü hayranı da” diyor.

Tamamı kendi şarkılarından oluşan albümlerini kendi yapım şirketi ADR’den çıkaran Cem Adrian, türkülerden oluşan “Seçkiler” albümleri için Dokuz Sekiz Müzik, Sony, Pasaj gibi büyük yapım şirketleriyle çalışmaya devam ediyor. Bu modelle hem yurtiçinde verdiği konserler hem de yıpratıcı bir seyahat trafiği sayesinde, “Öf Öf”le biriktirmeye başladığı dinleyici kitlesine diasporadaki, sıla hasreti içindeki Türkler’i de ekleyerek etki alanını genişletmeye devam ediyor.
Yalnızca sevdiği, güvendiği, kalbinin ‘elmastan’ olduğuna inandığı insanlarla çalışmayı, vakit geçirmeyi, bir arada olmayı seven Adrian; müzik, spor (vücut geliştirme ve koşu) seviyor ve yakın dostlarıyla bezeli, ‘dış mihraklara kapalı’ bir hayat yaşıyor. Sahnesinde “Bu konserde sadece acıklı şarkılar var, eğlenmeyi bekleyenler hayal kırıklığına uğrayacak” minvalinde konuşsa da dost meclislerinde, kulisinde epey neşeli ve eğlenceli bir kişilik. Zarif, nezaketli, öfkelense bile kibarlığını bozmayan; çoğunlukla sakin, yumuşak ve yavaş tondan konuşan; hayranlarının sarılma, öpme, fotoğraf çektirme taleplerine karşı anlayışlı biri. Ancak bu sertlikten uzak, köşeli olmayan, yüksek tonlamalara çıkmayan üslup sizi yanıltmasın. Zira ne istediğini çok net ve oldukça erken yaşlarda keşfetmiş, ‘hayır’ı zinhar değişmez, ‘gri’lerde, ‘belki’lerde asla dolaşmayan, kontrol talebi yüksek, son derece net bir karakter. Bu kişilik tanımına birkaç örnek verelim… İlk gençlik yıllarında doğup büyüdüğü Edirne’de müzikle iç içe olmak için çalıştığı radyo kanalında dinleyici istek saati yapıp telefonu açık bırakıp kendi istediği listeyi çaldığını kendi ağzından duyuyoruz mesela. Ya da 2000’lerin başında Bilkent’te, Fazıl Say’ın başında bulunduğu eğitim programına, bin bir zorlukla giren öğrencilerden farklı biçimde ‘özel statüyle’ alınmasına rağmen (muhtemelen Say’ın hatırına) ancak bir yıl kadar tahammül ettikten sonra kaçarcasına uzaklaşması… Henüz ne müzik piyasasında bir varlığı ne gelir anlamında bir garantisi olmayan 20’lerinin başında bir genç için epey yürek isteyen ve özgüvenli bir hareket… 24 yaşında sahneye çıkmaya ve konser vermeye başlamasıyla sekiz yıl boyunca kendi tonmaister’liğini (sesin kaliteli duyulmasını sağlayan ve kaydeden kişi) bizzat yapması da bir başka örnek: “Her şeyin kusursuz olmasını istememden ve kontrol manyaklığımdan kaynaklı bir durum” olarak anlatıyor bu halini. 20 yıl kadar önce üç arkadaşıyla kurduğu sahneye ilginç makyaj, kostüm ve maskelerle çıkan “Mystica” grubu o yıllardaki bir röportajında Adrian için şunları söylemiş: “Her konuda olduğu gibi bunda da son karar Cem’e ait!” Son kararlar hâlâ ve hep Cem’e ait!

Cem Adrian’ın son kararlarından biri de, 20’nci sanat yılı 2024 için özel bir albüm hazırlığı oldu. Şu ana kadar Ajda Pekkan ve Teoman’la bu albüm için stüdyoya girdi. Son netleşen isim ise Emel Sayın oldu. Hayranları Adrian’ın insanı izlerken yoran konser trafiğini takip etmeye, hızla ürettiği albüm ve single’larıyla büyülenmeye, müziğin tüm yelpazelerinden isimlerle düetleri dinlenme rekorları kırmaya, şarkı sözleri sosyal medyada binlerce kez paylaşılmaya devam ederken Forbes Türkiye de onun yarattığı sistemi, ekonomik etkiyi, yurtdışındaki şirketleşmesini izleyip aktarmayı keyifle sürdürecek…
 


"Haberler" Kategorisinden Daha Fazla İçerik