;
Arama

Rekabet hukuku uygulamalarında popülizm: Fırsatlar ve tehditler

Günümüzde rekabet hukuku uygulamalarında yeni bir eğilim dikkat çekiyor: Popülist Antitröst. Bu eğilim, mevcut rekabet hukuku anlayışının yetersiz kaldığını ve daha geniş bir kamu yararı perspektifinin benimsenmesi gerektiğini savunuyor. Dijital ekonominin yükselişi, değişen ekonomik koşullar ve derinleşen toplumsal eşitsizlikler, bu yaklaşımın güç kazanmasına zemin hazırlıyor.

Doç. Dr. Emin Köksal Forbes Türkiye için yazdı
30 Kasım 2024, 02:10 ÖS EKLENDİ
Rekabet hukuku uygulamalarında popülizm: Fırsatlar ve tehditler

Çoğunlukla olumsuz imgeleri akla getiren popülizm, her zaman olumsuz bir olgu olmayabilir. Popülizm, mevcut sistemdeki aksaklıkları işaret eden bir "alarm sinyali" görevi görebilir ve gerekli reformların yapılması için katalizör rolü oynayabilir. Bu açıdan rekabet hukukundaki popülist eğilimler de sistemin kendini yenileme ihtiyacını gösteren bir işaret olarak değerlendirilebilir. Amerika'da Neo Brandeisyen akımla somutlaşan bu eğilim, rekabet hukukunun yalnızca fiyatlar ve ürün kalitesi gibi ekonomik faktörlere odaklanmasının ötesine geçmesi gerektiğini öne sürüyor. Bu yaklaşıma göre, gelir eşitsizliğini azaltma, çalışan ücretlerini iyileştirme ve küçük işletmelerin rekabet gücünü koruma gibi toplumsal hedefer de gözetilmeli. Bu düşünce, özellikle büyük teknoloji şirketlerinin artan piyasa gücüne yönelik endişelerle daha da güç kazanıyor.

Popülist antitröst yaklaşım, gerekli reformların hayata geçirilmesinde itici güç olarak önemli fırsatlar sunabilir. Bu sayede piyasalarda rekabet artabilir, tüketici refahı iyileşebilir ve ekonomik eşitsizlik azalabilir. Örneğin büyük teknoloji şirketlerinin davranışsal veya yapısal tedbirlerle düzenlenmesi, küçük ve yenilikçi rakiplerin piyasaya girmesini kolaylaştırabilir. Bunun yanı sıra temel tüketim ürünlerinde fiyat kartellerine karşı daha sert önlemler alınması, kısa vadede tüketici refahını koruyabilir. İşgücü piyasalarındaki rekabet karşıtı uygulamalara karşı daha aktif bir tutum, çalışanların haklarının korunmasına yardımcı olabilir. Ancak bu yaklaşımın ciddi riskleri de bulunuyor. Başlıca tehlike, rekabet hukuku uygulamalarında objektif analizlerden uzaklaşılarak politik hedefere odaklanılması. İktisadi analiz ve hukuki prensipler yerine kamuoyunun genel algısına dayanarak kararlar alınması, uzun vadede piyasa dinamiklerini bozabilir. Örneğin, büyük teknoloji şirketlerinin sadece "büyük" oldukları için kötü olduğu ve bölünmeleri gerektiği yönündeki argümanlar, bu anlayışın bir yansıması olarak görülebilir. Bir diğer önemli risk ise uzmanlara ve uzmanlığa şüpheyle yaklaşılması. Aşırıya kaçan popülizm, uzman görüşlerine ve rekabet otoriteleri gibi bağımsız düzenleyici kurumlara olan güveni sarsabilir. Bu durum, rekabet hukuku uygulamalarının siyasallaşmasına ve uzmanlık gerektiren konularda bilimsellikten uzaklaşmasına yol açabilir. Bu tür yaklaşımlar, uzun vadede piyasa dinamiklerini bozabilir.


"Dergi" Kategorisinden Daha Fazla İçerik

Yazarlar

Çok Okunanlar