;
Arama

CEO'ların yüzde 60'ı işlerini kaybetmekten korkuyor

Son yıllarda iş dünyasında yaşanan belirsizlikler ve hızlı teknolojik gelişmeler, CEO'ların kaygı seviyelerini önemli ölçüde artırdı. Yıkım Endeksi araştırmasına göre; CEO'ların yüzde 60'ı işlerini kaybetme endişesi taşıyor ve neredeyse tamamı iş modellerini yeniden gözden geçirmeleri gerektiğini düşünüyor.

13 Şubat 2025, 13:48 Güncelleme: 13 Şubat 2025, 14:08

Ekonomik konjonktür ve değişen iş yapma modellerinin etkisiyle hem Türkiye’de hem de dünya genelinde CEO’ların pozisyonlarında dönüşüm yaşanıyor. DataExpert'in araştırmasına göre hızlı değişimlere uyum sağlayamayan izole tepe yöneticiler görevlerinden ayrılmak zorunda kalırken, CEO'ların ortalama görev süresinin de 10 yıldan 5 yıla düştüğü gözlemleniyor. İş dünyasında iş birlikçi ve yenilikçi liderlere olan ihtiyaç artıyor. AlixPartners'ın Yıkım Endeksi araştırmasının 2025 yılı öngörüsüne göreyse; CEO'ların yüzde 60'ı işlerini kaybetme endişesi taşıyor. Neredeyse tamamı büyük ekonomik dalgalanmalar, jeopolitik riskler, yapay zeka ve otomasyon gibi dönüşümler nedeniyle iş modellerini yeniden gözden geçirmeleri gerektiğini düşünüyor.

YASED Başkanı Engin Aksoy CEO'ların Türkiye'deki korkusu: Enflasyon ve döviz / Haber Detay -Tıkla Oku

Tüm bu unsurlar CEO'ların geleceğe dair endişelerini artırırken, karar alma süreçlerini de daha karmaşık hale getiriyor. Bu süreçte, CEO’lar, teknoloji ve otomasyon gibi fırsatlar ile ilgili iyimser olmakla birlikte, aynı zamanda bu gelişmelerin iş gücü üzerinde yaratacağı etkilere dair kaygılar taşıyor. Küresel ölçekte CEO'ların yüzde 80'i, yapay zeka ve otomasyonu şirketlerinin gelirlerini artırmak için kullandıklarını belirtirken, yüzde 35'i bu teknolojilerin çalışanların eleştirel düşünme becerilerini azaltabileceğinden endişe ettiklerini ifade ediyor.

YZ çalışan sayısını etkileyecek

Türkiye'de de benzer bir tablo söz konusu. KPMG'nin 2024 yılı sonunda yayınlanan Küresel CEO Öngörüleri 2024 raporuna göre, CEO'ların yüzde 76'sı yapay zekanın önümüzdeki üç yıl içinde şirketlerindeki çalışan sayısını azaltmayacağını öngörse de, yüzde 63'ü şirketlerinin teknolojik değişim hızına ayak uyduramadığını belirtiyor. Değişen iş modelleri ve dijitalleşmenin hız kazandığı bu dönemde, CEO'ların belirsizliklere karşı nasıl bir strateji izleyeceği, şirketlerin geleceği açısından belirleyici olacak.

2025'te jeopolitik ve teknolojik temelli kaygılar

2025 yılında CEO'ların kaygılarını artırabilecek başlıca faktörler arasında jeopolitik gerilimler, ekonomik dalgalanmalar ve teknolojik gelişmeler ön plana çıkıyor. Küresel çapta Çin ve ABD arasındaki yapay zeka rekabetinin de tetiklediği ticaret savaşları, tedarik zincirlerini doğrudan etkileyerek maliyet artışlarına ve iş dünyasında belirsizliğe neden oluyor. Bununla birlikte, yeni uygulanan gümrük tarifeleri ve yatırım kısıtlamaları, şirketlerin küresel operasyonlarını yeniden yapılandırmalarını gerektiriyor. Avrupa'da da benzer şekilde, artan regülasyonlar ve ticaret politikalarındaki değişimler, CEO'ların risk yönetimi stratejilerini gözden geçirmelerini zorunlu kılıyor.

Teknoloji alanında ise yapay zeka ve otomasyonun iş süreçlerine entegrasyonu, liderlerin en büyük sınavlarından biri haline geliyor. İş gücünün bu dönüşüme nasıl adapte edileceği, çalışanların rollerinin nasıl şekilleneceği ve yeni teknolojilere yatırım yaparken finansal dengeyi korumanın yolları, CEO'ların sürekli olarak gündeminde olan konular arasında yer alıyor. Diğer yandan iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik baskıları da iş dünyasını dönüştürmeye devam ediyor. Şirketlerin çevresel etkilerini azaltma yönünde attıkları adımlar, hem yatırımcıların hem de kamuoyunun dikkatle izlediği konular haline gelirken, CEO'lar bu dönüşümü yönetme sorumluluğuyla karşı karşıya kalıyor.

Yöneticilerin kaygı yönetimi ve çalışanlara etkisi

Gilda&Partners kurucusu Jilda Bal, yöneticilerin kaygılarını yönetme konusunda şunları ifade ediyor: Yöneticilerin artan kaygıları, yalnızca kendi performanslarını değil, aynı zamanda çalışanların motivasyonunu ve şirket kültürünü de etkiler. Bu nedenle, liderlerin duygusal zekalarını geliştirerek stresle başa çıkma becerilerini artırmaları önem taşıyor. Açık iletişim ve destekleyici bir çalışma ortamı oluşturarak, hem kendi kaygılarını yönetebilirler hem de ekiplerinin verimliliğini sürdürebilirler.

Jilda Bal, bu değerlendirmesinin yanı sıra, teknoloji sektöründe özellikle yapay zeka ve otomasyon gibi teknolojilerin hızlı entegrasyonu ile birlikte şirketlerin, çalışanlarını bu değişimlere nasıl hazırlayacağı konusunda daha fazla yatırım yapmaları gerektiğini vurguluyor.


Yazarlar

Çok Okunanlar