;
Forbes'un haziran sayısındaki “Çin: Nereden Nereye?” başlıklı yazımda Batı’nın gündemindeki ikinci Çin şokuna dikkat çekmiştim. Şimdi bu konunun detaylarına girmek istiyorum.
Çin ekonomisinde yaşanan mucizeyi elektrikli araçlar, yapay zeka, chipler veya başka yüksek teknoloji ürünleri ile anlatmak mümkün olsa da benim açımdan en çarpıcı gelişme mutlak yoksulluk içinde olan Çin vatandaşlarının sayısında görülen büyük gerilemedir.
Donald Trump’ın başkanlık döneminde ABD’nin Çin’e olan muazzam ticaret açığı sorgulanırken kimse bu açığın gerçek anlamda bir ulusal güvenlik sorunu olabileceği üzerinde durmuyordu. Çin, ABD’nin kurduğu sistemi kullanarak Amerikan ekonomisi üzerinde baskı kurdu.
Ağustos ayı önce Japonya Merkez Bankası’nın (BOJ) faiz artışı, Japon Yeni’nde ralli ve carry trade şoku ardından Fed faiz tartışmaları ile piyasaların volatil bir dönemden geçtiği ay olarak tarif edilebilir. Ancak ben biraz daha geri planda kaldığını ve menkul kıymet hareketlerinden çok daha önemli olduğunu düşündüğüm bir konuya değinmek istiyorum.
İnşaat sektörü Çin ekonomisinin yüzde 25’i büyüklüğüne geldikten sonra ciddi bir krize girmiş durumda. Ve hane halkının servetinin önemli bir bölümü de konutlarından oluşuyor. Devlet sektörü desteklemek istemiyor ancak konut fiyatlarında yaşanan düşüşü de yavaşlatmak arzusu içinde.
Sürpriz olmasa da Başkan Biden’ın Kasım 2024 seçimlerinden çekilmesi ile beraber ABD siyaseti yeni bir döneme girdi. Önümüzdeki bir kaç ay boyunca bu başlık altında çeşitli kritik noktalara değinmek istiyorum.