Paris’te Moda Tangosu
Paris Olimpiyatları sadece sporcuların rekabeti ile değil; Seine Nehri’ndeki çarpıcı açılış töreni, sporcuların cinsel kimliğine yönelik tartışmalar ve katılımcı ülkelerin sporcularının kıyafetleriyle de gündeme damgasını vurdu.
Sponsorlar Paris Olimpiyatları için toplam 4,7 milyar euro harcadı. En yüksek rakamlı sponsorluk çeki ise geçtiğimiz yılı 87,2 milyar euro ciroyla kapatan ve dünyanın en büyük lüks markalar zinciri LVMH’nin patronunun imzasını taşıyordu: Bernard Arnault tam 160 milyon dolarlık çeki Olimpiyat Komitesi’nin önüne bırakıverdi!
Türk kafilesinin kıyafetlerini, 2020 yılındaki Tokyo Olimpiyatları’nda Türk milli takımlarını giydiren Vakko üstlendi. Ertuğrul Özkök’ün belirttiğine göre (Forbes Ağustos, 2024, sayfa 24 – 27) olimpiyata katılan ülkelerde bu bir sponsorluk olarak değerlendirilmiyor: İşi alan marka, bu anlaşma ile o ülkenin “oficial outfitter”ı - yani “resmi tedarikçisi” oluyor. Yine olimpiyat kurallarına göre anlaşma şöyle oluyor: Resmi tedarikçi firma, maliyetlerin bile altında oldukça ‘küçük’ sayılabilecek bir para alıyor ancak bunun karşılığında “Olimpiyat Resmi Tedarikçisi” ibaresini ürünlerinde ve reklamlarında kullanma hakkı elde ediyor. Yani bir tür itibar artıran ‘barter’ anlaşması gibi düşünebiliriz bunu.
Şimdi gelelim Vakko’nun çok eleştirilen kıyafetlerine... Tasarımları çok tekdüze buldum. Desen konusunda daha cesur davranılabilirdi. Hem doğunun hem de batının ortasında yer alan, bunca imparatorluğa ev sahipliği yapan bir kültür olarak tarihimizden, kültürümüzden esintiler taşıyan işlemeler, nakışlar vb. yer alabilirdi tasarımlarda.
Örneğin Moğolistan bunu çok iyi yaptı. Kendi tarihinden, kültüründen unsurları çok iyi stilize etti üniformalarında ve en çok da onların üniformaları beğenildi zaten. Atçılık, binicilik, güreş ve okçuluk gibi yüzyıllardan beri gelenek halini almış, milli spor haline gelmiş aktivitelerini çok güzel tasvir etmiş olimpiyat üniformalarında. Moğolistan’ın geleneksel çizgisini çok bozmadan güncel, çağdaş ve oldukça estetik bir tasarım yaklaşımı kullanılmış. Olimpiyat üniformalarının özgünlüğü ve yaratıcılığı açısından altın madalyanın uluslararası kamuoyu tarafından onlara verilmesi boşuna değil.
Vakko Tasarımlarını Nasıl Buldum?
Türk Olimpiyat kafilesinin kıyafet tasarımlarında Anadolu’nun farklı bölgelerindeki zenginlikler referansımız olabilirdi. Rengarenk, oldukça zengin kumaş çeşitliliğimiz el işçiliği ile bezenip birçok kültürü içinde barındıran bu hazineden faydalanılabilirdi. Geçmişi referans alarak günümüze taşıyarak yeni bir estetik dil kurulabilirdi. Elimizdeki oldukça güçlü referansları, bugünkü çağdaş moda anlayışıyla buluşturmak sıra dışı olabilirdi - ki Vakko’nun bu konuda müthiş bir deneyimi var.
Desen konusunda -özellikle ipek eşarplarda kullandığı doğu - batı motiferini harmanladığı müthiş bir arşivi var. Kimilerine göre ‘pijamaya’ benzeyen (bana göre bu fazla ağır bir ifade) kıyafetlerde bu kadar düz bir tasarım yapmak yerine, uzmanı olduğu unsurlardan faydalanıp daha dikkat çekici ve geçmişimize yönelik referanslar içeren motifer kullanabilirdi.
Kıyafetlerin duruşu ve kalıpları ile ilgili de çokça eleştiri yapıldı. Keşke Vakko da Ralph Lauren’in yaptığı gibi günler öncesinden terzilerini Paris’e gönderseydi. En azından orada sporcuların üzerindeki kıyafetlerin son rötuşları yapılırdı ve Vakko’nun bunca emeği de karşılığını almış olurdu. Dile kolay Vakko, tam 20 kişilik bir terzi ekibi oluşturmuş kıyafetlerin dikimi için. Bir sonraki olimpiyatlarda da sporcularımızın “resmi tedarikçisi” olursa eminim çok daha iyisini yapacaktır. Sonuçta Vakko neredeyse Cumhuriyet’imiz ile yaşıt bir marka.
Bay Vitali Hakko bu uğurda bir ömür tüketti, ülkemizde modern giyimin öncülüğünü yaptı, Atatürk’ün kıyafet devriminden sonra bayrağı devralıp insanımıza Batı standartlarında giyim konusunda öncülük etti. Vakko, Esmod Moda Okulu aracılığı ile birçok modacı yetiştirdi, Türkiye moda tarihine kılavuzluk etti. Tarihiyle ve başardıklarıyla çok değerli bir marka. Açıkçası eleştirilerde birazcık kantarın topuzunun kaçtığı, Vakko’ya haksızlık edildiği kanaatindeyim.
Modanın Devleri de Olimpiyat Podyumunda
İtalyan sporcuların Armani tasarımlı kıyafetleri ise ağırlıklı olarak spor tarzdaydı ve hâkim renk lacivertti. Emporio Armani’nin dinamik spor tarzı kıyafetleri İtalyan zarafeti ile harmanlanmış, ülkenin giyim kültürü iyi yansıtılmıştı. Bu noktada Armani’nin oldukça ilginç olan kuruluş hikayesi için küçük bir parantez açayım… Giorgio Armani moda dünyasına atılmadan önce tıp okumaya başlamış ancak kan görmeye dayanamadığı için tıp eğitimini dördüncü yılında bırakmıştı. Ardından vitrin tasarımcısı olup Milano’nun meşhur Rinascente adlı çok katlı mağazasının vitrinlerinde harikalar yaratmaya başlayınca adı duyulmuş ve 1975 yılında Armani’yle moda dünyasına adım atmıştı.
ABD sporcularının kıyafetleri ise yine bir başka moda devi, Ralph Lauren’in elinden çıkmıştı. ABD bayrak renklerini içeren, küçük detaylarla bezenmiş blazer ceket ve kot pantolon gibi her Amerikalının gardırobunda olan parçalardan oluşuyordu. New York Times moda yazarı Vanessa Friedman’ın “kolej kıyafetleri” diye küçümsediği tasarımlar sporcuların büyük bölümünün kolejlerden çıktığına vurgu yapıyordu aslında. Malum Amerika’da icatlar garajlardan, sporcular da üniversitelerden çıkar; dolayısıyla ben hem sporcu fabrikası kolejlere hem de Amerikalıların üniforması sayılan rahat blazer ceket - kot pantolon kombinine atıfta bulunmasıyla başarılı buldum.
Fransız sporcuların tasarımı LVMH grubuna ait Berluti markası tarafından yapılmıştı. Şal yaka ceketlerin yakasında Fransız bayrak renklerinden degrade geçişler kullanılmıştı. Hava yollarında çalışan uçuş görevlilerinin üniformalarına benzetilen bu kıyafetler de moda dünyasında geçer not almamış. Haute Couture’ün mucidi Fransızlardan daha iyisi beklenirdi katılıyorum, yine de ceketlerin kalıbı kusursuzdu - belli ki Fransızlar ‘yüksek terzilik’ hünerlerini konuşturmuştu.
Açılış törenlerinin en çok beğenilen kıyafetleri ise Moğol iki kız kardeşe aitti ve Ulanbatur merkezli “Michel and Amazonka” adlı moda evi imzası taşıyordu. 2020 Tokyo ve 2022 Kış Olimpiyat kıyafetlerini de tasarlamış olan bu modaevi, Paris Olimpiyatları için 42 kişilik ekiple üç ay gibi kısa bir sürede ortaya çıkarmış 120 setlik kıyafetleri.
Tasarımcı Stella Jean’ın Haiti için yaptığı kıyafetler de çok başarılı idi. Haiti kültürüne ait unsurlar, doğal güzellik ve tarihi ile çok iyi harmanlanmıştı.
Armani Giyen Oscar’ı da Madalyayı da Kapar mı?
2024 Paris Olimpiyatları’nda ülkelerinin milli takımlarının üzerlerinde tasarımlarını gördüğümüz iki dev tasarımcının kendi hikayeleri de oldukça ilginç… Bugün 90 yaşındaki Giorgio Armani, doktor olmaktan vazgeçip önce vitrin sonra moda tasarımcısı olunca, 1961 - 1970 yılları arasında Nino Cerruti markasının tasarımcıları arasına katılır. 1974 yılında ise kendi adını taşıyan ilk erkek giyim koleksiyonunu hazırlar. Moda dünyasındaki esas çıkışını ise 1975 yılında, erkek modasında bir devrim niteliğindeki tasarımıyla yakalar: Erkek ciddiyetinin sembolü olan ceketi, neredeyse hiç tela kullanmadan yeniden tasarlamayı başardığında!
Moda eleştirmenleri bu ceketleri önceleri “kemiksiz, omurgasız, iskeleti olmayan ceketler” olarak tanımladı. Oysa bu tasarım anlayışındaki felsefesi, Armani’nin sonraki 30 yıldan itibaren çizgisi olacaktı: Lüks olduğu kadar rahat, vücut hatlarını saklamadan merak uyandıran, lüks uğruna rahatlığından vazgeçmek istemeyen bir çizgi…
Üç ay sonra erkek kumaşından tasarladığı kadın ceketleri de telasız ceketleri kadar ses getirdi. Maskülen bir otoriteyi yansıtan bu ceketler, erkek egemen iş hayatındaki kadınların özgüvenlerinin artmasına katkıda bulundu. Zamanla kadın moda dünyasına yön veren bir ikon olarak Armani adı, Coco Chanel, Paul Poiret gibi isimlerle anılır hale geldi. 1982’de Time Dergisi’ne kapak olduğunda şöhretinin zirvesindeydi. Zira Christian Dior’dan sonra Time Dergisi’ne kapak olan ikinci modacıydı.
Şöhretli kişileri giydiren ilk modacılardan biri olan Armani’nin, Amerikan Jigolo filminin baş rol oyuncusu Richard Gere’i giydirmesi muazzam ses getirmişti. Jodie Foster ilk Oscar heykelciğini eline aldığında üzerinde yine Armani vardı. Hollywood yıldızları Armani’nin Jodie Foster’a şans getirdiğine öyle inanmışlardı ki bir sonraki yıl nerdeyse tüm Oscar’a aday yıldızların tercihi Armani olmuştu. Birçok ünlü futbolcuyu ve Alitalia çalışanlarını da giydiren Armani, Forbes tarafından 2000 yılında “Dünyanın En Başarılı Moda Tasarımcısı” seçildi.
Versace ve Valentino ile aralarında hep tatsız bir rekabet oldu. Versace, Armani kıyafetleri için ‘nine kıyafetleri’ yakıştırmasını yaparken Armani de Versace için “hayatımda gördüğüm en zevksiz tasarımlar” cümlesini kurar sıklıkla. New York Guggenheim Müzesi’nde tasarımları sergilenen ilk modacı olan Armani; yeteneği kadar egolu yapısı, 2023 cirosu 2.45 milyar euro’yu aşan şirketinin başarısı ve lüks otel işletmeciliğindeki iddiasıyla da tanınıyor artık.
Gatsby mi ‘Büyük’, Modacısı mı?
2024 Paris Olimpiyatları’nın ‘podyum yürüyüşünde’, bugün yaklaşık 9 milyar dolarlık kişisel servet sahibi Ralph Lauren’in de önemli bir imzası var. Kendi moda evini 1967 yılında kurdu. 1974 yılında Scott Fitzgerald’ın kitabından sinemaya uyarlanan Great Gatsby (Büyük Gatsby) filminde aktör Robert Redford’un canlandırdığı gizemli genç milyoner Jay Gatsby karakterini giydirdikten sonra ise markası uçuşa geçti. Bugün 85 yaşında olan ve kendi markasını kurmadan önce Brooks Brothers’da satış asistanı olarak çalışan Ralph Lauren geniş araba koleksiyonu ile de biliniyor.
Paris Olimpiyatları’nda spor rekabeti dışına taşan alanlar açısından bakarsak en çok üzerinde konuşulan konu moda oldu. Bu alanda heyecan verici yeni isimler, kendi kültürlerinin birikimlerini çağdaş ve sportif yorumlarla ortaya koyan yetenekli modacılar görsek de bugün biri 90 (Giorgio Armani), öteki 85 (Ralph Lauren) yaşındaki iki dev ismin hâlâ bu sektörün en gözde ‘maratoncuları’ olduğuna şahit olduk. 2028 olimpiyatlarında tasarımları yer alır mı bilmiyorum ama şuna hiç kuşkum yok ki her ikisinin de modaya attığı imzanın izi, nesiller boyu silinmeyecek…