;
Arama

Karbonsuz hayat

Kemal Demirkol, dünyada karbon emisyonu ve yenilenebilir enerji alanları gelişirken doğru zamanda doğru yerdeydi. Şimdiyse şirketi GTE ile yıllık 12 milyon ton emisyon azaltımı sağlıyor.

01 Kasım 2024, 08:00 Güncelleme: 06 Ocak 2025, 14:42

Bugün dahi hâlâ “karbon emisyonu” kavramı tam olarak anlaşılamamışken Kemal Demirkol, 2000’li yılların başında karbon sertifikasyonu ve ticareti, su ayak izi, kritik altyapılar, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarıyla ilgileniyordu. ODTÜ’de Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamladıktan sonra araçların egzoz emisyonları üzerine çalışan Demirkol, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nda da (TTGV) iklim değişikliği konularında görev aldı.  

O yıllarda iklim değişikliğinin gün geçtikçe iklim krizine dönüşmesi hükümetlerin radarına girmişti. 1998’de uluslararası alanda küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik Kyoto protokolünün imzaya açılması ile birçok ülkede karbon piyasaları oluşmaya başladı. 2009 yılında Türkiye de protokolü imzalayan ülkeler listesine girdiğinde Demirkol doğru zamanda doğru yerdeydi. Bu alanda faaliyet gösteren bir İngiliz şirketin Türkiye ofisinde çalışıyordu. Sektörün gelişimi Demirkol’un içindeki girişimcilik ruhunu da harekete geçirdi. Henüz ekip toplama aşamasında olan Ankara merkezli GTE şirketinin ortaklarından biri oldu. 

“Avrupalılardan geri değiliz” 

 Karbon ticareti piyasasının global büyüklüğü 2023’te 939 milyar dolara ulaştı. Aktif olarak 200 civarında karbon sertifikalandırma projesi üzerine çalışan, yıllık yaklaşık 12 milyon ton emisyon azaltımı sağlayan GTE, mühendislik ve danışmanlık projeleri dışında birçok ulusal ve uluslararası Ar-Ge projelerinde de yer alıyor. Şirket, 2020’de Türkiye sınırlarını aşarak Ankara’dan sonra ikinci ofisini Londra’da kurdu. Demirkol, “Bugüne kadar 250’den fazla projede binden fazla işlem yaptık. Şehirler ile ilgili 30’dan fazla projede, temiz üretim/kaynak verimliliği konularında 500’den fazla şirket/kurum ile çalıştık. Yetkinliklerimizi Avrupa’da da sunalım istedik. Eskiden ‘Avrupalılarla çalışalım bir şeyler öğrenelim’ diyorduk ancak şimdilerde onlardan geri kalır bir yanımız yok. Orada iş birliği yaptığımız kuruluşlar da var. Lojistik ve kültürel avantajlarımızdan dolayı Azerbaycan, Kazakistan ve Afrika ülkelerindeki projeleri bize yönlendiriyorlar” diyor. Şirket bu rakamlarla Türkiye’deki karbon emisyonu danışmanlık piyasasının yüzde 30’una hakim. 

Bugün hâlâ küresel karbon emisyonu içinde Türkiye’nin payı çok düşük. Türkiye, 2053 için net sıfır emisyon hedefini açıkladı fakat iklim değişikliği konusunda ulusal mevzuatını yayınlamakta geç kalması, birçok sektör ve kurumun strateji belirlemesini zorlaştırdı. Ulusal mevzuattaki belirsizliklere rağmen özellikle ihracat yapan firmalar bu konuda hızlı davranıp stratejilerini geliştirdiler. Şirketler karbon emisyonları projelerine dair Gold Standard, GCC (Global Carbon Council), Verra, ICR (International Carbon Registry) gibi sivil toplum kuruluşları statüsünde verilen sertifikaların peşine düştü. Bu sertifikalar sahibine karbondioksit veya eşdeğeri sera gazı salım hakkı ve ticareti yapma izni sağlıyor. İklim Araştırmaları Derneği’nin kurucularından olan, Türkiye’nin İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirim Raporu’nun hazırlanmasında endüstriyel emisyonları hesaplayan ekip içinde de görev alan Demirkol, şirketlerin ve kurumların aldığı sertifikalar konusunda alıcılara güven sağlamak için oluşturulan izleme mekanizmaları olduğunu söylüyor.

 

 “Karbon emisyonu danışmanlık sektöründeki nitelikli eleman sayısı, ihtiyacın henüz yüzde 30’u seviyesinde.”

 

Bir pazarlama stratejisi unsuru 

Türkiye’de sertifikalandırılan projeler, bunu zorunlu kılan bir mevzuat olmadığı için “Gönüllü Piyasa” olarak adlandırılıyor ve bu piyasanın da 2023’te globalde 11 milyar dolar civarında bir büyüklüğe ulaştığı tahmin ediliyor. GTE gibi Türkiye’de sertifikalandırma danışmanlığı alanında 15, karbon tarafında ise 30 kadar şirket var. Bazıları sadece ayak izi raporlaması yapıyor, bazıları sürece uyum eğitimleri veriyor. GTE ise işin daha çok çözüm üretme kısımlarını üstlenmeyi tercih ediyor. 

Ne var ki şirketler bu sertifikaları Avrupa ve ABD’de zorunlu azaltım yükümlülüklerinde kullanamıyorlar; ancak tedarik zinciri halkasında bulunmaları, ileride gelecek zorunlu mevzuatlara hazırlık ve bir standart olarak görülmesi gibi nedenlerle sertifikalara sahip olmak istiyorlar. Bu sertifika tüketiciler nezdinde giderek daha fazla anlam kazanıyor. Demirkol, “Bazen bir toplantının, seyahatin karbon ayak izini hesaplayıp offsetleyebiliyoruz (dengeleme). Hassas tüketiciler için bunu bir pazarlama stratejisi olarak kullanan firmalar var. Otel veya tatil paketi seçerken çocuk dostu, hayvan dostu, denize sıfır gibi seçeneklerin yanında karbon nötr seçeneği de var artık” diyor.

Karbon ticareti piyasasındaki sertifikaların fiyatları, proje türü, sertifika standardı, sertifikanın yılı gibi faktörlere göre değişiyor. Demirkol, “Kyoto Protokolü’nün ardından karbon emisyonunu azaltma faaliyetleri artsa da sonrasında düşüşe geçmişti, ta ki 2015’te Paris Anlaşması’nın imzalanmasına kadar. Özellikle 2020 - 2022 arasındakine benzer talep artışı olması durumunda Türkiye’de ortalama piyasa büyüklüğünün yaklaşık 500 milyon dolar civarında olacağını söyleyebiliriz. Ama bugünkü fiyatları baz aldığımızda, Türkiye’deki karbon sertifikası almış/alabilecek projelerin yarattığı emisyon azaltım sertifikalarının değeri yaklaşık 100 milyon dolar büyüklüğünde” diyor.

“Finansmanın yüzde 99’u yabancı”

Demirkol, Ekim 2024 itibarıyla başvuru aşamasında veya onaylanmış projeleri dikkate aldığımızda emisyon azaltım projelerinin sağlayabileceği yıllık azaltımın 35 - 50 milyon tCO2e (ton karbondioksit eşdeğeri) civarında olduğunu söylüyor. Bu büyüklüğün parasal karşılığı piyasa koşullarına, uluslararası gelişmelere ve ulusal mevzuatta yaşanan değişikliklere göre çok hızlı değişebiliyor. 2020 - 2022 arasında, Türkiye’deki ortalama karbon fiyatları 1,5 - 10 dolar/tCO2e arasında el değiştirirken şu anda ortalama fiyatlar 0,5 - 5 dolar/tCO2e civarında. Danışmanlık tarafında GTE’nin çalışma modeli sabit bir hizmet bedeli veya sertifika satış gelirlerinden pay almak şeklinde.  

Şirketin bundan sonraki hedefi yurt dışı deneyimini artırmak. Bu işin kurallarını belirleyen Avrupalı hükümetler yeni kuralları oluşturmadan önce pozisyon almış oluyorlar ve istedikleri zaman da kuralları değiştiriyorlar. “Biz sürekli peşinden koşan, uyum sağlamaya çalışan ülke durumundaydık. Ayrıca bu tür projelerin finansmanının yüzde 99’u da yabancı kaynaklı olduğundan onların şartlarına uymak zorunda kalıyorsunuz” diyor Demirkol ve bu yüzden hızlanmamız gerektiğine işaret ediyor.

Dünya Kupası'nda kullanıldı

2014’te Türkiye’de “Yeşil Enerji Sertifikası” ile ilk projeleri yaparak bu konudaki taleplerin karşılanmasını sağlayan GTE, 2020’de emisyon azaltım sertifikalandırma standartlarından olan GCC (Global Carbon Council) standartına göre proje geliştirdi ve sertifikalandırdı. Bu projeler, 2022 Katar Dünya Kupası emisyonlarının offsetlenmesi için kullanıldı. 


"Dergi" Kategorisinden Daha Fazla İçerik

Yazarlar

Çok Okunanlar