Arama
PhiTech, yüzde 50’nin altında olan nadir genetik hastalıklardaki mevcut tanı oranını yapay zeka destekli teknolojisiyle yüzde 80’lere çıkarıyor.

02 Ekim 2024, 03:01 ÖS EKLENDİ
Derin Teknoloji

Nadir hastalığa sahip çocukların yüzde 30’u beş yaşını göremiyor… Bu durumun en temel sebebi, nadir hastalıkların yüzde 95’inin tedavisinin olmaması. Dünyadaki tüm nadir hastalık sahibi insan sayısı ise yaklaşık 400 milyonu buluyor ve nadir hastalıklar Türkiye’de her 16 kişiden 1’inde görülüyor. Bu rakam kanser, AIDS gibi yıkıcı hastalıkların toplamından çok daha fazla. Nadir hastalıkların hızlı ve etkin tanısı için DNA ve RNA dizi verilerini işleyen yapay zeka destekli bir “klinik karar destek sistemi” geliştiren sağlık biyoteknolojisi şirketi PhiTech, yüzde 50’nin altında olan nadir genetik hastalıklardaki mevcut tanı oranını, RNA tabanlı teknolojisiyle yüzde 80’lere çıkarmayı hedefliyor.

Özellikle nadir genetik hastalıklarda yıllar alabilen tanı süreçlerine karşı erken ve doğru tanıyı hedefleyen girişim, RNA’nın tanı gücünü klinik uygulamaya taşıyan biyoinformatik (veri işleme) çözümlerini, “Genomics & More” adındaki platformu üzerinden sunmaya başladı. Genom ve yapay zeka teknolojilerini nadir hastalıklar için birleştiren PhiTech, bugüne kadar toplam 1,4 milyon dolar yatırım aldı. PhiTech; Dr. Saliha Durmuş, Prof. Dr. Tunahan Çakır ve Prof. Dr. Erdoğan Sevilgen’in kurduğu bir girişim.

Dr. Saliha Durmuş, Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği mezunu -aynı bölümde yüksek lisans ve doktora da yapmış. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Biyomühendislik Bölümü’nde yedi yıl öğretim üyeliği yaptıktan sonra 2020 yılında istifa edip akademisyen ortaklarıyla PhiTech’i kurmuş.

Dr. Durmuş, TÜBİTAK Marmara Teknokent içinde yer alan PhiTech’in bir Ar-Ge merkezi gibi iş yaptığına dikkat çekiyor. Derin teknoloji şirketi olarak üç yıl boyunca Ar-Ge’ye odaklanıyor ve cironun yüzde 90’ı Ar-Ge harcamalarına gidiyor. Her şey planlı ve zamanını bekliyor. Ekibin de yüzde 90’ı Ar-Ge personelinden oluşuyor. Satış, pazarlama ve iş geliştirme tarafındaki ekibi ise bu yılın sonunda kurmayı planlıyorlar.

Kısa vadede 10 bin, orta vadede ise yılda 100 bin hastaya ulaşma hedeflerinin olduğuna vurgu yapan Dr. Durmuş, hedefleri hakkında şöyle konuşuyor: “Kısa vadeli planımız tanı alamamış çocukların bu teknolojiyle mümkün olduğunca çok tanıya ulaşması. Bir sonraki yatırım turuyla birlikte teknolojiyi globale çıkarmayı planlıyoruz. Şu anda Amerika odaklı ilerliyoruz. Uzun vadede ise Türkiye’den global bir sağlık biyoteknoloji markası çıkarmayı planlıyoruz. 2024’ün ikinci yarısında globalde ilk müşterilere ulaşmayı umuyoruz.”

2023 - 2024 yatırımlarla büyümeye başladığı dönem. Bu süreçte ekibi genişleterek 30 kişiye çıkmışlar. PhiTech’in öteki tur minimum dört - beş katı şirket değerlemesi hedefinin yanı sıra değeri açısından her yıl ikiye katlayarak gitme stratejisi var. Dr. Durmuş, ciro olarak, asıl büyümeyi 2025’den sonra hissedeceklerini vurguluyor.

Cironun yüzde 50’den fazlasını yurt dışından karşılamayı hedefleyen şirketin, giriş yapmayı planladığı ülkeler arasında ise ana pazar Amerika’nın yanı sıra MENA (Orta Doğu ve Kuzey Afrika) bölgesi ülkeleri ve Batı Avrupa ülkeleri de yer alıyor. Şu anda Türkiye’de merkez ofisinin yanında Avrupa’da Hollanda ofisleri ve Amerika’da Şikago ofisleri bulunuyor. Dr. Durmuş, bu pazarların yanı sıra yakın coğrafyada Katar ve Suudi Arabistan’a da giriş yapmayı planladıklarını söylüyor.

Dr. Saliha Durmuş, akademisyenler ve öğrencilerle birlikte geliştirdikleri bu teknolojinin globaldeki rakiplerinden farkını ise şöyle değerlendiriyor: “Şu anda DNA’yı işleyerek rakip olarak gördüğümüz firmalar İsviçre, Amerika, Almanya ve İngiltere merkezli yüksek yatırım değerleriyle dikkat çeken firmalar… Söz konusu firmaların, bu noktaya gelmek için harcadıkları rakam 20 - 50 milyon doları buluyor. Ölçekleri minimum bizim 10 katımız olan şirketlerden bahsediyoruz. Ama bu şirketler DNA’yı işliyor. RNA’ya henüz yeni giriyorlar. Bu teknoloji yıllarca süren derin Ar-Ge sonucu ortaya çıktı. Biz bu teknolojiyi akademisyenler ve öğrencilerle birlikte geliştirdik. 2024 yılında bu turu bitirdikten sonra 5 milyon dolarlık tur hedefliyoruz. Sonrasında global şirket olma hedefimize hız katacak çok daha büyük bir yatırım serüvenine girmeyi planlıyoruz.”

DNA’da bulunan genetik kodun belirli kompleks işlemlerden geçerek proteine dönüştürülüp canlı metabolizmasında kullanılması için gerekli bir nükleik asit molekülü olan RNA için “kelebek ve tırtıl” örneğini veriyor Dr. Durmuş: “Aslında aynı canlının farklı zamandaki görüntüleri kelebek ve tırtıl. Bunların DNA’sı aynı. Aynı bilgi, ölene kadar aynı. Ama farklı görünüyorlar. RNA bilgisi farklı çünkü DNA’daki o statik bilgiyi protein yapıp fonksiyona götüren molekül RNA. O yüzden RNA’dan çok daha fazla bilgi geliyor.”

Sadece DNA verisiyle kullanılan en üst teknolojide tanı gücünün yüzde 30 ila 50 oranında kaldığını dile getiren Durmuş, RNA verisinin işin içerisine girmesiyle bu tanı gücünün yüzde 80’lere kadar çıkarıldığını belirtiyor ve ekliyor: “Bizim geliştirdiğimiz ürün bir yazılım. DNA ve RNA verisinin tanıya yönelik işleyen bir klinik tanı karar destek sistemi, yapay zeka destekli bir platform. RNA’dan gelen ek bilgilerle tanı gücünü yüzde 80’lere kadar çıkarabilen bir teknoloji.”


"Yapay Zeka" Kategorisinden Daha Fazla İçerik