;
Arama

Bir Kara Koyun Hikayesi

Sürüden atılan kara koyunların yününden elde edilen organik kumaşlarla devleşen Loro Piana'nın 'sessiz lüksü' dünyaya yayılıyor.

02 Ekim 2024, 04:21 ÖS GÜNCELLENDİ
Bir Kara Koyun Hikayesi

Batılıların “Uzak Batı” olarak tanımladığı Yeni Zelanda’da çiftçilik yapan kocasının ülkesine yerleşen İngiliz Fiona Gardner, doğal güzellikleri ile meşhur bu ülkede hayatından memnun görünse de boş oturmaktan canı çok sıkılıyordu. “Can sıkıntısı icatların tetikleyicisidir” düşüncesinden hareketle kendine ‘yapacak bir şey’ bulmalıydı.

Koyun sayısının, insan nüfusunu beşe katladığı ülkede, çiftlikleri dolaşmaya başladı. Sürüden atılacak ‘kara koyunları’ arıyordu. Zira Yen" Zelanda, dünyanın en iyi cins yün veren merinos koyunlarının ev sahibiydi ve bunlardan elde edilen yün balyaları Loro Piana ve Zegna gibi dünyanın en önde gelen lüks kumaş üreticileri tarafından satın alınıyordu. Balyalar önce, Alp Dağları’nın eteğindeki Piemonte bölgesindeki Biella’da bir fabrikaya gidiyor; burada da titizlikle önce ipliğe, sonra da kumaşa dönüştürülüyordu. Ne de olsa iplikler, yemyeşil vadiler arasından akan nehirlerin, ırmakların taşıdığı, şelalelerden süzüp damıttığı sularla bu fabrikalardaki büyük kazanlarda yıkanmanın ötesinde ‘vaftiz edilerek’ kumaş haline getiriliyordu.

Irkçılığın Nifak Tohumları

Yeni Zelanda’da dolaştığı çiftliklerin sahipleri, koyunlarına ‘gözleri gibi’ bakıyorlardı ama sadece beyaz olanlara! Kara koyunları ise beyaz olanlarla çiftleşerek ırkı ‘kirletmemeleri’ için sürüden atıyorlardı. Irkçılık sadece ‘gelişmiş’ beyaz insan topluluklarına özgü bir hal değildi yani! İnsanoğlu, bu özel cins koyunlar arasında bile ırkçılığın nifak tohumlarını serpiştirmişti.

Artı değer yaratmak için siyahilerden kölelik düzeni kuran insanoğlu, bu kez ‘eksi değer’ yaratacağına inandığı kara koyunları sürüden atıyordu. Sebebi çok basitti: Boyamak için en uygun yün, beyaz koyundan yapılan iplikti. O yüzden koyun ırkının ‘safığını’ bozmamak için kara koyunları sürüden atıyordu çiftçiler. İnsanlık ‘saf ırk’ arzusundan çok çekmişti, koyunların da çekeceği vardı. Oysa eski çağlarda sürülerde siyah ve kahverengi koyunlar çoğunluktayken, beyazlar azınlıktaydı. Siyah ve kahverengi koyunlar sürülerden atıla atıla koyun ırkı beyazlatılmış, safaştırılmıştı zamanla. Böylece koyunun ‘saf ırkı’ ortaya çıkmıştı ve bunun temelinde de ‘ekonomik değer’ yaratma isteği yatıyordu. Bir yerden tanıdık gelmedi mi?

Kara Koyunların Kara Talihi

İşte Yeni Zelandalı kocasının memleketinde sıkılmamak için kolları sıvayan bir İngiliz kadın, ‘kader" sürüden atılmak’ olan bu gariban kara koyunların peşine düşmüş ve onları bir araya getirerek kendine bir çiftlik kurmuştu. Ama koyunların kara kaşı kara gözü için yapmamış bunları. Çevrecilik, sürdürülebilirlik, yeşil dünya gibi kavramlarının ürün pazarlamada tüketicinin üzerine boca edilmeye başladığı yıllarda Fiona Gardner’ın aklına bu dahiyane fikir düşmüştü.

Çiftliklerden topladığı kara koyunların yünlerini iplik ve kumaş üreticilerine ‘satmayı kafasına koymuştu. Hedefi, beyaz ipliği siyaha boyamak yerine kara koyunun yününden doğal siyah iplik üretmekti. Böylece boya kullanmadan, kimyasalsız, çevre dostu kumaş üretip kara koyunların da yok olmasını önlüyordu.

Şehre Bir İtalyan Gelir…

Dünyanın en lüks kumaş markası Loro Piana’nın sahibi Pier Luigi Loro Piana’yla tanıştığı 2002 dönüm noktası olur. Onu ikna edip kara koyunlarının yününü Loro Piana’ya satmaya başlar. Gardner’ın yünüden üretilen kumaş serisine kara koyunun İtalyancası olan “Pecora Nera” adı verilir. Kumaşlar artık Loro Piana’nın Londra, New York, Paris vb. mağazalarında satılmaktadır.

Hikayemizin finalini de kara koyunların ‘hamisi’ Loro Piana’yla yapalım… 1812’den beri kumaş işindeki Loro Piana mağazacılıkta nispeten yeni olsa da cirosunun büyük kısmını bu alandan elde ediyor. 2013’te markasının yüzde 80’lik hissesini 2 milyar euro karşılığında LVMH’ye sattı. Bu satışla Loro Piana, tüm dünyaya yayılmış 168 mağazaya ulaştı.

Marka son yıllarda gençlerin de tercihi haline geldi. Dünyanın en lüks kumaşlarını üreten Loro Piana şu an erkek giyiminde, “marka değer" en yüksek ve ürünlerini en pahalı satabileni şirket konumunda. Loro Piana artık sadece insanları da giydirmiyor… En lüks teknelerin, özel jetlerin, iş insanlarının emrindeki helikopterlerin içine de Loro Piana kumaşları sızdı.

Altı Kuşaktır Kumaşçı

LVMH’in Loro Piana’yı içine almasına kadar geçen süreçte iki erkek kardeşin büyük emeği var. Pier Luigi Loro Piana ve marka satıldıktan kısa bir süre sonra kanserden hayatını kaybeden ağabeyi Sergio Loro Piana’dan bahsediyorum. Bu iki Loro Piana kardeş, ailenin altıncı jenerasyon üyeleri. Kurum kültürünün DNA’sına işlemiş ‘mükemmelin peşinde koşma arzusu’ onları eşsiz kalitede kaşmir, yün ve vicuna (dünyanın en pahalı kumaşı) üreten bir firma haline getirmiş.

Marka satılana kadar - bugün 74 yaşındaki- Pier Luigi Loro Piana yılın büyük bölümünü dünyanın en iyi kumaşlarının hammaddesini bulmak için seyahatlerde geçiriyordu. İstanbul ve İtalya’da görüştüğümüzde bana şahsen aktardığı kumaş yolculuğu serüvenlerini dinlemek heyecan vericiydi. Kaşmir için Moğolistan’a, vicuna için Peru’ya, yün için Avustralya ve Yeni Zelanda’ya defalarca gitmiş, bazen düzgün bankacılık sistemi olmadığı için yüklü nakit parayla korumalarla dolaşmış.

Ürünlerinde logo kullanmayan, rafine lüks anlayışının en önemli temsilcilerinden, gösteriş için değil, kalitesi için tercih edilen, yıllık cirosu iki milyar euro civarındaki Loro Piana’nın, vergi ve amortisman öncesi kârı da yüzde 20’nin üzerinde. Sardunya’nın Porto Cervo’sunda yelkenlisiyle açılan, kışın ise St. Moritz’de kayak yapmayı seven Pier Luigi Loro Piana emekliliğin tadını çıkarıyor ve de markasına danışmanlık yapıyor. Yıllar önce bir yaz akşamında İstanbul’da kendisini ağırladığımda, adeta mavi bir şalla örtünmüş Boğaz‘ın sularına uzun uzun bakıp kurduğu emeklilik hayallerini gerçekleştirmeyi çoktan hak etmişti.


"Life" Kategorisinden Daha Fazla İçerik