Fırsat kapımızda
İklim değişikliği, gıda ve tarımsal sürdürülebilirliğin temelini oluşturan biyoçeşitliliği ve gıda güvencesini tehdit ederken büyük ölçekli, tekdüze üretime yönelik kurgulanmış ana politikalarımız ve lineer üretim sistemlerimiz artık çözüm konusunda eksik kalıyor. Bu noktada sürdürülebilir gıda ve tarımda araştırma ve inovasyon için AB fonlarını da en iyi şekilde değerlendirmemiz gerekiyor.
Dünyada son yıllarda bu konuda ciddi bir uyanış var. Ülkeler daha dirençli, daha esnek, daha erişilebilir ve daha sürdürülebilir gıda ve tarım sistemleri oluşturabilmek için araştırma ve inovasyon konusunda stratejiler geliştiriyor. Tek pazar anlayışıyla Avrupa’nın rekabetçilik ve refahını sağlamada kritik bir konumda bulunan ve dünyada hem ayrılan bütçe hem de dahil olan ülkeler bazında en büyük araştırma ve inovasyon programı kabul edilebilecek AB Çerçeve Programları da sürdürülebilir gıda ve tarım konusunda çok önemli bir konumda bulunuyor. AB tarafından 1984 yılında başlatılan programlara Türkiye, 2002 - 2006 yıllarını kapsayan 6. Çerçeve Programı’nda (FP6) dahil olarak ortak araştırma ve inovasyon fonlarından asosiye ülke sıfatıyla yararlanmaya başladı. Şu anda 2027 yılına kadar devam edecek olan 9. Çerçeve Programı Ufuk Avrupa’nın (Horizon Europe) içindeyiz. Yaklaşık 97 milyar euro’luk araştırma ve inovasyon bütçesine sahip Ufuk Avrupa’nın toplam bütçesinin yüzde 35’lik kısmı iklim hedeflerine, yaklaşık yüzde 10’u da gıda ve tarım alanındaki araştırma ve inovasyon çalışmalarına ayrılmış durumda. Tabi bu dağılım sadece tematik programların bütçelerini aldığımızda oluşuyor, temadan bağımsız başvuru kabul eden programları da hesaba kattığımızda aslında gıda ve tarımda yenilikçi çalışmalara yönelik oldukça büyük bir fonlama mekanizmasından yararlanma imkanımız olduğunu görüyoruz. Avrupa’nın küresel pazarlarda rekabetçiliğini arttıracak şampiyonlar oluşturmaya yönelik Avrupa İnovasyon Konseyi’nini (EIC) 10 milyar Avro’luk bütçesinin yüzde 70’i de start-up ve KOBİ’lerin sunacağı yenilikçi projelere ayrıldı.
İnovasyonun üreticisi olmak
2010 yılından bu yana Avrupa Birliği’nin araştırma ve inovasyon programlarında hakemlik ve izleyicilik yapan bir uzman olarak; geldiğimiz noktada Türkiye için çok önemli -ancak kısa zamanlı- bir fırsat penceresinin var olduğunu ve bu fırsatı doğru şekilde kullanmazsak bunun önümüzdeki dönemde bize tehdit olarak döneceğini öngörüyorum. Alternatif protein kaynaklarından hassas tarım teknolojilerine, ısıl olmayan işleme tekniklerinden sıfır atık hedefi taşıyan yenilikçi uygulamalar ve döngüsel üretim sistemlerine kadar her alanda akademik ve endüstriyel araştırmalar yapılıyor. Buradaki kısa soluklu fırsat, üniversiteler, araştırma merkezleri, start-up, KOBİ ve büyük ölçekli sanayi kuruluşları olarak yapmakta olduğumuz Ar-Ge ve inovasyon faaliyetleriyle yoğun kaynak aktarılan bu küresel alanda söz sahibi olmak. Olası tehdit ise bu kadar çeşitli ve yüksek potansiyelde doğal kaynağa ve entelektüel sermayeye sahip bir ülkeyken fırsatı kaçırıp inovasyon takipçisi konumunda kalmak. Tekil çabalardan ziyade bütünü gören anlamlı stratejiler ve iş birlikleriyle hem ülkemiz hem de dünyamız için sürdürülebilir gıda ve tarım alanına önemli katkı sunacak bir konumda olduğumuza inanıyorum.
*Dr. Sanem Yalçıntaş, AB Çerçeve Programları Hakemi ve İzleyicisi, TÜBİTAK TEMEG Teknoloji Transfer Mekanizmaları Destek Grubu Yürütme Kurulu Üyesidir.